Bir mum yanar karşımda Ardında ben eririm Mumu söndür Hayallerimin rengini görmeye ihtiyacım yok Batan güneş günü sonlandırıp etrafımı karartsa da Güneşe inat Ben seninle aydınlanıp Her gecenin sabahında sana yeniden doğuyorum
Sevgisine ve sabredişine güvenip, kırıp döktüğünüz, görmezden geldiğiniz kim varsa bir gün sizden vazgeçecek. Birini hem itip hem de aynı yerde kalmasını bekleyemezsiniz. Bu büyük bir aptallıktır.
Tarifsiz bir sevdada kimliksiz bir sessizliktin Haykırışlarla çağlarken yüreğim durgun limanımdın Sen adını koyamadığım Senin adın kavuşmak olsun Fırtınalarda yolunu kaybeden gemi misali Rotasız ve pusulasız kalmışken yüreğim Ve hoyratça savrulurken bir limandan bir limana Teslim olmuşken kaderine Apansız sana rastladım o limanda Sen adını koyamadığım Senin adın kavuşmak olsun.
Vedalaşmak isterdim oysa Klasik bir film öyküsü gibi Ellerini tutup usulca Son bir kez öpmek isterdim Kendimi mazur gösterip Masum ve mağrur bir duruşla Her şeyi kadere yıkmak isterdim.
Anısı biz olalım bu sokakların Ve hiç durmadan yağmur yağsın Biz gürültüsüz sözcükler bulalım Sarmaşıklar fısıldaşsın yine Gidersek birlikte gideriz Yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen.
Bilirdim zaten, bir sözünün beni Tuzla buz etmeye yeteceğini Bir de senin hatırlatmana gerek var mıydı Farkındaydım hep, insanın nefesi Yaşadığı anlamına gelmezdi Bir de senin hissettirmene gerek var mıydı?
Sen ve yağmur Başa dönemezsiniz Öyle bir yol yürüdünüz ki ancak Dönüş yolunu yok ederek gelebilirdiniz İnişiniz bir iniş olurdu başa dönmemecesine Yağmur yalnız yağarken yağmurdur Sen yalnız senken sensin Burada kalamazsın ve başa dönemezsin Gitmek zorundasın.
Söyleyecek sözlerim var Sessiz harflerin ışığında Yollar yolcularından habersiz Kar bulutlarından Yağmur damlalarından Kanatlar kuşlarından Sen benden Ben senden Zaman bizden habersiz.
Sen ağladığında ben Utanırım yalnızlığımdan Bir isyan değil bu Yersiz hissetmek sadece Belki sen bana bir adım Bir adım kadar uzaksın Kaybetmekten korktuğum Ben olmayı bilmediğim Bir yer var uzak Herkes orada toplanmış Ne adımı söyleyebilirim Ne de bir ses çıkarırım Bekleme çok Çok bekleme Ben seni bulmam Senin bana varman kadar.
Sevdayı bilmeyen balıklar Bir kavanoz suda yaşadılar Ya sevdaya tutulanlar Onları sormayın hiç Sevdaya tutuldular da kendilerini suda sandılar Sırtüstü toprağa uzanıp göğün mavisine daldılar.
Ben seni sevmekten hiç vazgeçmedim Ellerimden silemedim ellerini Gözlerimden kirpiklerini sökemedim Yüzümden çekebilseydim yüzünü Yanağıma sızan son damlayla Nokta koyardım sabrıma Koyardım koymasına da Ben seni sevmekten hiç vazgeçmedim.
Güzelliğin geçici olmadığını senden öğrendim Emeğin aşktan büyük bir hazine olduğunu senden Zaman, kaküllerinden doğar, topuklarından batardı Al yeşil soluğum, yarasına döndüğüm, sözümün sahibi Sevmenin, dünyayı sevmek olduğunu senden öğrendim.
Sana uzak bir şehirde Kendime bile uzak ve yalnız bir akşamda Sana ait dizeleri okurken başladı asıl hikaye Senin hikayenin içinde Bana ait olmayan Benim hikayem.
Yıldızlarla dolu bir yol beni götürdüğün Çıkardığın yer yıldızlardan da yüksek bak Nasıl yandım ben bu yıldızlarla Ateşli yıldızlarla doldum ağzıma kadar Durgun sularından gecenin saf ve kırmızı balıklar gibi Yıldızlar topladım.
Seni hiç bir dünya telaşına değişmedim ben. Evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım. Yoksulluğun acısından hafif bilmedim acını. Yenilen herkesin boğuntusuydu kaybolduğum uzaklık. Yüzün her bulutlandığında, nereye gidersem gideyim seni yürüdüm hep.
Mesafenin önemi yoktur Burnunun dibinde olsa ne olacak Seni anlamıyorsa Ama birisi vardır ki Dünyanın öbür ucunda bile olsa En ihtiyaç duyduğun anda İki satırıyla bile olsa Bir çırpıda yanı başında Mesafe uzaklıklarda değil Mesafe fedakarlıkta.
Avuçlarımda yaralı kelebek taşımayı Mayıs'ta öğrenmiştim Ve teraslarda Bach dinlemek en çok Mayıs'a yakışırdı Ve kimbilir Mayıs en çok senin tanrılarına yakışır.