Aslında başka şeyler hayal etmiştim tabi ama olsun. Var mı öyle pat diye hayale kavuşmak. Neler yaşadım, ne insanlar tanıdım. Çoğunu unutmuş olsam da unutuşun bile bir cazibesi var. İnsan birazda zamanın içinde süzülmeli, iyi ve kötü anılar birbirine karışıp belirsizleşmeli ve silinip gitmeli. Silinmeyecek olanlarda var tabi.
İnsanların benden uzaklaşırken alıp götürdükleri, yaklaşırken de getirmedikleri bir şey vardı ki adını bulabilmek için neler vermezdim. İçten içe seziyordum, oydu huzursuzluğumun nedeni.
Aramızdaki şey, yollar olsaydı aşardık. Mesafeler olsaydı çözerdik. Sorun olsaydı konuşur hallederdik. Aramızda bir dağ olsaydı tırmanır yine sarılırdık. Bizim mesele bambaşka bir şey. Bunu çözmeye bir ömür yetmeyecek. Bu sessiz bir veda. Gitmek, ayaklarla yapılmıyor her zaman.
Artık gelmeyecek olanı ararsın. Ama aradığın onun cismi değil onunlayken geçen zaman ve o zamanın içindeyken hissettiklerindir. İnsan sevdiği birine rastlar gibi bir zamanlar tattığı, yaşadığı hislere de rastlamak ister.
Hayat insanı her şekilde sınar. Bazen vazgeçmen gerekir, bazen düşmen. Umutla girdiğin yollardan bir sokağa çıkman gerekir. Acıya karşı hissizliği öğrenmek için. Olmadığında zorlamamak için. Bazen büyümek gerekir. Yokuşlardan düşmek, tekrar ayağa kalkabilmek için.
Çağrılmadıysan bir adım dahi atamazsın, aranmadıysan aramak gelmez içinden ve eğer hatırlanmadıysan sende hatırda tutmak istemezsin, karşılığı olmayan şeyler bir süre sonra ölür, gönül taşıyorsun sonuçta.
Bıktım ardımda yarım kalmış hikayeler taşımaktan. Çünkü bizzat ben, yarım kalmış bir niyetim. Anlamlarını bilmeden dinleyip sevdiğimiz şarkılar var ya. İşte biz böyleyiz. Sesin kıvırılıp büküldüğü yerde ıslanıyor gözlerimiz. Yazmanın eziyeti öğretecek bana. Hayat, sahip olduklarımız dışında kalanlarmış meğer.
Neden birine güvenmek zor biliyor musun? Hayatının tam ortasında seni her koşulda anladığını düşündüğün birinin bir süre sonra aslında seni hiç anlamadığını, anladığı zamanlarda da yanlış anladığını görürsün. Bir bakıyorsun en zayıf yanından, savunmasızlığından vuruyor seni. Sonra diyorlar ki; insanlara güvenmelisin. Oysa tüm yaralarımızda en çok güvendiklerimizin parmak izi var. Bilmiyorlar.