Kuralsız sevdim ben seni, hiçbir yasayı imzalamadan. Hiçbir maddeyi kabul etmeden. Sabrımı tüketmeden. Öyle biraz muzdarib. Yaşamın biraz gri olduğunu bilemeden.
Sebebini bilmediğim Kırık dökük zamanlarım var Sevmenin tadına varamadığım zamanlar Ayak sesleri var kulağımda Ayırt ettiğim beklediğim bir tek seninki.
Bizi kötü eden sevdiğimizi kaybetmek değil, onu geri dönüşü olmaksızın kaybettiğimizi bildiğimiz halde daha önce hiç olmadığı kadar sevmeye devam etmemizdir.
Üstüne titrediğim her şeyi yitirmeyi öğrendim çoktan. Yorgunum. Pencereme dolanma ayışığı bu gece. Bir demli çay ile kandırdık da acıyı, bir yüreğimize söz geçiremedik hece hece.
Her şeyin kafanda netlik kazandığı yerler çok ferah. Üzülsen de, kırgın da olsan sana ayrılan yeri, sana yapılan şeyleri, insanların seni hayatının neresine koyduğunu görüyorsun. Bir belirsizliğe ya da o bunu yapmaz adı altındaki inanmalara üzülmekten çok daha iyi bu.
Benimde zaten hiç gücüm yok, yüzüm yok, hiç umudum yok. Ama bil ki farklı bir hayaldi. İşkenceydi bazen, bazen çok güzeldi ama anlıyorum sesinden kurtulmuşsun sen, nokta konmuş, bitmiş. En güzel hikayem.
Elimde sadece haklı olmanın yükü kaldı. Bir sevginin peşinden, yalın ayak gitmenin gururu kaldı. İçim rahat ama, bu haklılık içimdeki boşluğu doldurmuyor.
Bir kirlenmeden korumak için susarak yaşadığım her şeyin bir yenilgi olduğunu çok sonra öğrendim. Benim, kıyısında saygıyla beklediğim olanak, başkalarının çiğneyip attığı sıradanlıktı.
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden Gölgem gibi demiyorum Çünkü hasret yanımdaydı zifiri karanlıkta da Ellerim ayaklarım gibi de değil Uykudayken yitirirsin elini ayağını Ben hasreti uykuda da yitirmiyordum.